Bu sorunun en az dört ayrı cevabı var. Çünkü yazı, bağımsız olarak, Mezopotamya’da, Mısır’da, Çin’de ve Mezoamerika’da olmak üzere an az dört kere icat edilmiştir. Bu uygarlıkların el yazıları günümüze kadar bozulmamış olarak geldikleri kabul edilir ya da diğer bir yazılı kültüre maruz kalmamış toplumlar tarafından sıfırdan geliştirilmişlerdir. Diğer bütün yazı sistemleri bu dörtlüden çıktıkları düşünülmektedir.
Gelecekteki araştırmalarla birlikte, eğer ki arkeologlar bu kültürlerin birinin, diğerinin yazı sistemini kopyaladığını bulurlarsa, eski zamana ait yazıtların sayılarında azalma görülebilir. Ve bu sayı yükseledebilir, eğer başka yazı sistemleri bulunabilirse. Ancak görünüşe bakılırsa, birçok uzmana göre, sadece bu dört yazıtın bağımsız kökenleri var.

Hakiki Yazının Adımları
Arkeologların, başarılı bir av ya da ayın evrelerinin kayıtlara geçtiği çeteleler olduğuna inandıkları 10,000 yaşından fazla olan kemikler, peşpeşe gerçekleşen kazılar sayesinde Taş Devri arazisinde bulundu.
Hakiki yazıdan önce insanlar fikirlerini ve bilgileri farklı şekillerde kayda geçerlerdi. Örneğin, olaylar tasvir etmek için resim çizerlerdi ya da gelişen olayları kayda geçmek için çetele tutarlardı. Ve günümüzde, hakiki yazının ortaya çıkışından yıllar sonra, müzik notaları, matematik sembolleri ve IKEA mobilyaları kurmak için kullandığımız talimatlar gibi alternatif sistemler geçerliliklerini sürdürmekteler.

Bu sistemler bazı kavramları yazıdan daha etkili ve verimli bir şekilde aktarabiliyorlar. Ancak, belirli çeşit bilgilerle sınırlılar ve gündelik konuşmayı kelimesi kelimesine aktaramıyorlar.