Arkeologlar, günümüzde sağlam kalmayı başarabilmiş bir Bizans şehrinde eşsiz ve nadir iki adet kılıç keşfetti. Kilisenin içinden çıkarılan kılıçlardan biri oraya muhtemelen adak amaçlı konulmuştu.
Her ikisi de topuzu halka şeklinde tasarlanan demir kılıçlardı. Bu tip kılıçlar Bizans’ta oldukça nadir bulunurdu fakat bu kılıçların benzersiz olmalarının başka bir nedeni vardı: Araştırmacılar çalışmada; kılıçların üzerinde yer alan büyüleyici özelliklerin, onu yakın medeniyetlerin halka topuzlu kılıçlarından ayırdığına dair bilgilere yer verirken aynı zamanda onların öyle eşi benzeri olmayan kılıçlar olup günümüzden yaklaşık 1000 yıl önce onları hangi etnik ya da paralı asker grubunun kullandığını belirlemenin hiç kolay olmadığını da dile getirdiler.
Arkeologlar, kılıçları imparatorluğun başkenti Konstantinopolis ile İznik ve Ancyra (günümüz Ankara) gibi diğer büyük şehirler arasında önemli bir kavşak konumundaki bir Bizans şehri olan Amorium’da gün yüzüne çıkardı. Amorium aslında geçici bir askeri üs olarak faal olsa da daha sonra Arapların MS 838 yılında şehri fethetmeleri de dahil olmak üzere Arap kuşatmalarına karşı bölgenin ilk savunma hattı olarak kullanıldı.
Araştırmacılar, Amorium’da 1988’den beri her iki kılıcın da bulunmasına vesile olan sistematik kazı çalışmaları sürdürüyor. İlk kılıç 1993 yılında parçalanmış ve paslı halde bulunurken ikincisi ise sekiz yıl sonra şehrin alt bölgesinde yer alan bir kilisenin avlusunda tarih sahnesiyle buluşturuldu. Her iki kılıç da Orta Bizans Dönemi’ne (MS 843-1204) denk gelen 10. ve 11. yüzyıla tarihleniyordu.
Selanik Aristoteles Üniversitesi’nden Bizans arkeolojisi alanında master derecesine sahip bağımsız araştırmacı ve çalışmanın lideri Errikos Maniotis’e göre; o zamanlarda kutsal yerlere herhangi bir silah bırakma yaygın bir durum olduğu için şu an herhangi bir kilisede bir kılıç keşfetmek tuhaf bir şeymiş gibi düşünülebilir.
Ayrıca, kılıcın kiliseye savaş amaçlı değil bilakis- tanrı(lar), dini önderler veya kurumlar uğruna özel bir eşya niteliğinde bilerek bırakılıp adak eşyası olarak koyulduğu da ihtimaller arasında. Maniotis, Live Science için verdiği bir E-Mail demecinde; “Tarihi kaynaklara göre kiliselerdeki kılıçların adak amaçlı koyulduğu biliniyor” sözlerine yer verdi.
Maniotis bunu; MS 913-959 yılları arasında Bizans imparatoru Konstantin VII. Porphyrogennetos’un, Aziz Theodore Teron’un kalkanının onu onurlandırmak için bir Bizans kilisesinin kubbesinin altına kutsal bir emanet olarak asıldığı örneğiyle açıkladı.
Maniotis, kiliselere konulan kılıçların kutsal savaşçılarla bir bağı olduğunu fark ederken aynı zamanda Iveron Manastırı’nda muhafaza edilen zincir zırh gibi, Yunanistan’da yer alan Athos Dağı’ndaki manastırlarda silah depolarının olduğundan ve tüm bunlardan hareketle bu kılıcın, sahibi tarafından kilisenin diğer eşyaları ile birlikte kilise için bir adak özelliği taşıyabilme ihtimalinden bahsetti.
Maniotis ve çalışma arkadaşı Zeliha Demirel-Gökalp, şehrin aşağı bölgesinde bulunan ikinci kılıcın 5,5 inç (14 cm) uzunluğunda bir kola ve en az 24 inç (61 cm) uzunluğunda çift kenarlı bir bıçak ağzına sahip olduğu bilgilerine çalışmalarında yer verdi. Amorium’daki kazı çalışmasının şefi Gökalp, aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü Bizans Sanatı Anabilim Dalı’nda profesör olarak görev yapıyor.

